Basketbol, dünyanın en popüler spor dalları arasındadır. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa başta olmak üzere dünyanın her yerinde geniş bir izleyici ve hayran kitlesi bulunuyor. Peki “İngilizce basketbol terimleri nelerdir?” “İngilizce basketbol terimlerinin Türkçe anlamları nelerdir?” sorularının cevaplarını biliyor musun? Merak etme, bu yazıda senin için tüm İngilizce basketbol terimlerini sıraladık.
İngilizce Basketbol Terimleri ve Türkçe Karşılıkları
İngilizce basketbol terimleri ve Türkçe anlamlarını sizin için listeledik.
- Air Ball: Şut atıldığında topun çembere değmeden yere düşmesi.
- Alley-oop: Bir oyuncunun yakınındaki bir takım arkadaşına pas attığı ve takım arkadaşının havada topu yakalayarak potaya atması.
- Assist: Skordan önce verilen son pas.
- Backboard: Basketbol potasındaki dikdörtgen yüzey.
- Back Court: Hücüm yapan takıma göre sahanın orta çizgiden geri kalan kısmı.
- Back Door Cut: Bir oyuncunun, bir defans oyuncusunun arkasından potaya doğru hızla yaklaşması.
- Back Screen: Bir ofansif oyuncu bir arkadaşına atış açısı yaratmak için potaya doğru hareketlenip gerideki bir arkadaşına pas verir.
- Ball Fake: Sahte pas vermek veya şut atmak.
- Bang the Boards: Agresif bir rebound.
- Bank Shot: Topun backboard kısmından fileden içeri girmesi.
- Baselines: End lines olarak da bilinir. Potanın altına yer alan çizgiye denir.
- Baseline Pass: Bir oyuncu topu tek başına potaya doğru ilerleyen bir oyuncuya pas verir.
- Basket: Topu potaya sokmak basket olarak adlandırılır.
- Behind-the-back Dribble: Topu bir elinden diğerine arkadan geçirme.
- Behind-the-back Pass: Topu vücudumuzun arkasındayken pas vermek.
- Between the Legs Dribble: Topu bacaklarımızın arasından geçirerek sürmek.
- Blocked Shot: Topun potaya giderken bir oyuncu tarafından engellenmesi.
- Blocking: Bir rakibin yolunu engellemek için vücudun kullanılması.
- Bonus Free-throw: Rakibi bir yarıda izin verilen faul sayısını aşan bir takıma verilen serbest atış.
- Bounce Pass: Yere çarptırarak takım arkadaşına pas verme.
- Box Out: Rebound almak için sırtınızı rakibe vererek onu itme veya engelleme işlemi.
- Carrying the Ball: Kural dışı şekilde topu alttan avuç içi ile tutarak taşıma işlemidir. Ayrıca “palming” olarak da adlandırılır.
- Catch and Face: Bir pas yakalamak ve şut çekmeden önce doğrudan potaya dönmek.
- Change of Pace Dribble: Rakibi geçmek için driplingi yavaşlatmak ve hızlandırmak.
- Charging: Hücum yapan bir oyuncu hareketsiz bir savunma oyuncusuyla kuraldışı olarak temas kurarak faul yapar.
- Chest Pass: İki elle göğüs hizasından verilen pas.
- Chin it: Bir ribaund aldıktan sonra, top dirsekler ve parmaklar yukarı bakacak şekilde çenenin altındadır.
- Clear Out: Topu alacak veya taşıyacak oyuncuya koridor açmak.
- Control Dribble: Düşük tempoda kontrollü top sürme.
- Controlling the Boards: Pota alanındaki reboundlarda üstünlük ve kontrol.
- Court: Basketbolun oynandığı zemin.
- Crossover Dribble: Vücudun önünde bir elden diğerine topu atarak dripling yapma.
- Cross Screen: Bir oyuncu, takım arkadaşına atış açısı ayarlamak için zeminin karşı tarafına geçtiğinde bir çapraz ekran oluşur. Bu genellikle boyalı alanda olur ve sahanın boş tarafında olan bir oyuncuyu hızlı bir şut veya turnike atması için harika olabilir.
- Crossover Step: Basketbolda cross-over özellikle önden yön değiştirmeyle ve bacak arası yön değiştirmeyle yapılır. Cross-over savunma oyuncusunu çabuk ekarte etmek için yapılır. Yavaş hareket eden bir oyuncu aniden hızlı hareket etmeye başlayarak cross-over yapabilir. Bir noktaya doğru hareket ederken ani bir şekilde yön ve el değiştirerek de cross-over yapılabilir.
- Curl Cut: Bir oyuncu topu potaya sürerken takım arkadaşının önünden koşu yapıp perdeleme yaparak alan yaratması ve geriye doğru giderek şut atılması.
- Cut: Savunma oyuncusundan kaçınmak için sahada ani bir hareket veya yön değişikliğidir.
- Cylinder: Bir oyuncunun ellerini başının üzerinde savunma pozisyonuna kaldırdığı zaman, kendi çevresinde oluşturduğu görünmez bölge. Bu bölgeye başka bir oyuncu tarafından yapılan müdahale, faul olarak değerlendirilir.
- Dead Ball: Oyunda olmayan bir top.
- Defense: Topla oynamayan, defans yapan takım.
- Defense Rebound: Defans oyuncusu tarafından rebound alınması.
- Double Dribble: Yasa dışı top sürme, durma ve ardından tekrar top sürme.
- Double Team: İki takım arkadaşı, bir hücum oyuncusunu korumak için harekete geçmesi.
- Down Court: Back Courttan başlayan bir hücum yapmak.
- Down Screen: Bir ofansif oyuncu topla birlikte pota çizgisine doğru hareket ederek boşta bir arkadaşına topu atmaya çalışır.
- Dribble: Topu tek elle yerden sektirmek.
- Drive: Basket atmak amacıyla potaya doğru hızlı ilerleme.
- Dunk: Topu potaya sertçe atmak.
- Elbow: Rakibin dirseği ile temas etmek.
- End Lines: Ayrıca “baselines” olarak da bilinir; potaların arkasında sahanın genişliği boyunca uzanan çizgilere denir.
- Fake: Savunmayı bozmak için hücum ekibi oyuncuları tarafından yapılan aldatıcı bir hareket.
- Fast Break: Hızlı hücum olarak tanımlanabilir. Futboldaki kontra atak gibidir.
- Field Goal: Top oyundayken yapılan bir basket.
- Fishhook Cut: Hızlı bir şekilde yön değiştirme.
- Five-second Violation: Topu tutan oyuncunun beş saniye içinde elinden çıkarması gereken kuralın ihlali.
- Forwards: Potaya yakın olan oyuncular.
- Flagrant Foul: Bariz veya aşırı faul.
- Floor: Bitiş çizgileri ve kenar çizgileri ile sınırlanmış basketbol zemini.
- Foul: Kural dışı bir hamle yapmak.
- Foul Line: Pota çizgisinin 15 fit önündeki, serbest atışların atıldığı çizgi.
- Free-throw: Rakibi faul yapan bir oyuncuya verilen faul çizgisinden yapılan serbest atış.
- Free-throw Lane: Pota çizgisi ve serbest atış çizgisi arasında kalan dikdörtgen alan.
- Free-throw Line: Bkz. Foul Line.
- Foul Trouble: Bir oyuncu çok fazla faul yaparsa oyundan atılabilir.
- Front Court: Saha orta çizgisinden pota çizgisine kadar uzanan hücum alanı.
- Full-court Press: Tam saha baskı yapmak.
- Goal-tending: Sepete girebilecek bir basketi engelleme. Bu durumda basket sayılır.
- Guard: Futboldaki markaja benzer. Oyuncunun topa sahip olmasını ve oynamasını zorlaştırmak amacıyla yakın oynamak.
- Half Court Press: Yarım saha baskı yapmak.
- Hash Mark: Orta saha çizgisinin iki tarafında, yan çizgilerin üzerinde işaretlenmiş çizgiler.
- Hand Check: Bir savunma oyuncusu, bir veya iki eliyle rakip oyuncuya çok fazla dokunarak faul yapar.
- Held Ball: İki rakip oyuncu topa sahip olmaya çalışır fakat başarısız olurlar ve top sıkışır.
- Help Side: “Weak side” olarak da bilinir. Topun bulunmadığı yarı sahaya denir.
- High Post: Serbest atış alanından hemen sonra gelen hücum bölgesi.
- Holding: Rakibin hareket özgürlüğünü engellemek için ellerin kullanılması.
- Hook Shot: Potanın önünde yan dururken, uzaktaki el ile topu kafanın üzerinden sepete doğru fırlatır.
- Hoop: Basketin başka bir deyişi.
- Inbounds Pass: Çizgiler dışından gelen pas.
- Incidental Contact: Oyuncular arasında normal, yasal temas.
- Inside Cut: Bir hücum oyuncusu, bir takım arkadaşına pas verir ve ardından bir dönüş pası almak için hızla potaya doğru ilerler.
- Inside Shot: Potanın yanından veya önünden yapılan şut.
- Intentional Foul: Kasıtlı yapılan faul.
- In the Paint: Boyalı alan olarak ifade edilir. Serbest atış kulvarı içinde, kortun geri kalanından farklı bir renge boyanmış alanı ifade eder.
- Jab Step: Pivot ayağı dışındaki ayağımızla 45 cm civarında yana çapraza yapılan kısa ve sert adımdır.
- Jump Ball: Oyuna başlamak için iki rakip oyuncu arasında hakem tarafından havaya atılan top.
- Jump Shot: Hücum oyuncusunun zıplayarak attığı şut.
- Jump Stop: Topla koşarken tek ayakla zıplamak ve ardından iki ayağının üzerine inmek.
- Key: Serbest atış ve faul alanı.
- “L” Cut: Şut atmak için topun hızlı yön değiştirmesi.
- Lane: Bitiş çizgisinden serbest atış çizgisine kadar uzanan ve 12 fitlik alan. Ayrıca “Paint” olarak da adlandırılabilir.
- Lane Violation: Bir defans oyuncusunun veya hücum oyuncusunun serbest atışlar sırasında çizgiyi geçmesine izin verilmeden önce geçmesidir.
- Lay-up: Potanın yakınından, genellikle panyaya çarptırılarak yapılan bir atıştır. Ayrıca Türkçe’de “turnike” olarak bilinir.
- Live Ball: Oyunda olan top.
- Low Post: Potaya yakın alan.
- Man-to-man Defense: Birebir defans yapmak.
- Mid-court Line: Orta saha çizgisi.
- Net: Pota filesi.
- Offense: Topa sahip olan takım.
- Off the Dribble: Potaya doğru ilerlerken şut atmak.
- Offensive Rebound: Rakip takım sahasında alınan rebound.
- Open: Bir defans oyuncusu korumasız olduğunda söylenir.
- Out-of-Bounds: Çizgiler, sınırlar dışında.
- Outlet Pass: Bir ribaund alan oyuncu, hücumdaki takım arkadaşına pas verir.
- Over-and-back Violation: Topu rakip sahadan kendi sahasına atınca oluşan ihlale denir.
- Overhand lay-up Shot: Şut atarken avuç içi potaya dönükken, atış yapan el topun arkasındadır.
- Overhead Pass: İki elle kafa üstünden atış.
- Overtime: Oyuna eklenen ekstra zaman.
- Paint: Serbest atış alanı veya boyalı alan.
- Palming: Topu taşımanın başka bir deyişi.
- Pass: Oyuncunun topu takım arkadaşına atması.
- Period: Oyun süresinin bir bölümü; çeyrek, yarı veya uzatma.
- Perimeter: Sahada faul çemberinin dışında kalan alan.
- Personal Foul: Bir oyuncuyla onu yaralayabilecek şekilde temas kurmak.
- Pick: Ofansif bir oyuncunun kendine boş alan yaratması.
- Pivot: Bir oyuncunun hareketsiz durması ve tek ayakla adım atmasıdır.
- Player-to-player Defense: Her oyuncunun savunması için bir rakip atandığı savunma stratejisi.
- Point Guard: Oyun kurucu olarak bilinir. Forvet ve defans oyuncularına yardım eder. Sayı bulmak için oyunu yönlendirir ve genelde her iki elini de iyi kullanır.
- Possession: Topa sahip olmak.
- Post: Serbest atış kulvarının her iki tarafındaki boşluk.
- Post Up: Pas almak için potaya yakın, ancak yüzü terse dönük bir konumda olmak.
- Power Forward: Potaya yakın konumlanmış güçlü bir oyuncu.
- Power Layup Shot: Potanın yakınında zıplayarak şut atmak ve panyaya çarptırarak basket atmak.
- Press: Rakipleri çok yakın savunarak hata yapmaya zorlamak amacıyla savunma stratejisi.
- Pull-back Dribble: Savunma oyuncusuna karşı boşluk yaratmak için kullanılan bir manevradır.
- Push Pass: Çok yakından savunma yapan bir defans oyuncusunu geçmek için kullanılan bir strateji.
- Quadruple Double: Bir oyuncunun sayı, ribaund, asist, top çalma ve bloktan dördünde çift haneli sayılara ulaşması.
- Rebound: Kaçırılan bir atışta potadan sektikten sonra topa sahip olma.
- Reverse Dribble: Topun yönünü tersine çevirip dripling yapmak.
- Reverse Pivot: Geri adım atarken pivot ayağını çevirme.
- Rocker Step: Topu sürmeye hazırlanırken bir geri adımın ardından şut atmak veya dripling yapmak.
- Screen: Bir oyuncunun şut atması için pozisyon yaratılması.
- Shot: Basket için şut atmak.
- Shot Clock: Topa sahip olan takımın potaya şut atması için gereken sınırlı süreyi izleyen bir cihaz.
- Shooter: Potaya şut atan oyuncu.
- Shooting Guard: Skorer gard veya iki numara basketbolda oyun kuruculara yardım eden bir pozisyondur. Oyun kurucu ile şutör gard arasındaki en büyük fark, şutör gardın genellikle takımın en çok sayı üreten oyuncularından biri olmasıdır.
- Sidelines: Her iki tarafta da sahanın uzunluğu boyunca uzanan sınır çizgileri.
- Small Forward: Serbest atış kulvarına yakın konumlanmış, içeri ve dışarı hareket eden daha küçük oyuncular.
- Spacing: Hücum oyuncuları arasındaki boşluk.
- Squaring Up: Topa şut atmaya hazırlanırken potanın önünde omuz hizasında ayakta durmak.
- Starting Lineup: Oyuna başlayan beş oyuncu.
- Stride Stop: Bir ayak üzerinde durma, ardından diğer ayak üzerinde durma.
- Strong Side: Topun bulunduğu yarı saha.
- Substitute: Yedek oyuncu.
- Swing-man: Hem defans hem de forvet oynayan kişi.
- Team Fouls: Bir takımın limiti aşmadan önce kendisine yaptığı faul sayısıdır.
- Technical Foul: Kötü bir davranış sonucunda rakibe serbest atış hakkı verilen faul.
- Ten-second Lane: Hücum takımının topu kendi yarı sahasından rakip sahaya taşıması için 10 saniyesi vardır.
- Three-point Play: Bir iki sayı ve hemen ardından bir serbest atış noktasından atış şansı.
- Three-point Shot: Üç sayılık atış.
- Three-second Violation: Bir hücum oyuncusu, üç saniyeden uzun bir süre serbest atış şeridinde kalır.
- Timeout: Sakatlık nedeniyle veya takımın stratejiyi tartışması için oyunu geçici olarak durdurur.
- Tip Off: Oyunu başlatan atlama.
- Top-of-the-key: Serbest atış kulvarının ötesine olan yay.
- Transition: Bir takımın hücumdan savunmaya ve savunmadan hücuma geçmesi.
- Trap: İki defans oyuncusu topa hakim olur.
- Traveling: Topu tutan bir oyuncunun ayağından birini veya her ikisini kural dışı olarak hareket ettirmesi durumunda oluşan kural ihlalidir. Ayrıca “Walking” olarak da bilinir.
- Triple-double: Bir oyuncunun sayı, asist ve rebound sayılarında iki haneli sayılara ulaşması.
- Turnover: Hücum takımı topu savunmaya verir.
- Underhand lay-up Shot: Avuç içi aşağıda ve yukarı bakacak şekilde şut atılması.
- Up-court: Oyunun oynandığı yarı saha.
- “V”-cut: Şut atmak için topun hızlı yön değiştirmesi.
- Violation: Bir kuralın ihlali, serbest atışla değil, topun oyuna sokulmasıyla sonuçlanır.
- Weak Side: Topun bulunmadığı veya oynanmadığı yarı saha.
- Zone Defense: Bir savunma oyuncusu bir alanı dikkatlice korur.
İngilizce Basketbol Mevkileri Nelerdir?
Bu mevkiler ve kısaltmalar, basketbol takımlarında oyuncuların görevlerini ve pozisyonlarını belirlemek için kullanılır. Oyun kurucu genellikle topu yönlendiren ve oyunu kuran oyuncudur. Şutör guard, daha çok dış şutlara odaklanan oyuncudur. Kısa forvet, çok yönlü bir oyuncudur ve hem hücumda hem savunmada etkin olabilir. Güçlü forvet, fiziksel gücü ile pota altında etkili olan oyuncudur. Pivot ise takımın uzun ve genellikle boyalı alanda oynayan oyuncusudur.
İşte İngilizce basketbol mevkileri ve kısaltmalarının Türkçe anlamları:
İngilizce Basketbol Terimleri Örnek Cümleler
He made an amazing slam dunk.
- O, harika bir smaç yaptı.
The point guard passed the ball to the shooting guard.
- Oyun kurucu topu şutör guarda pasladı.
Our center blocked the opponent’s shot.
- Pivotumuz, rakibin şutunu blokladı.
She hit a three-pointer at the buzzer.
- O, son saniyede üçlük attı.
The team played strong defense in the second half.
- Takım, ikinci yarıda güçlü bir savunma yaptı.
He grabbed ten rebounds in the game.
- O, maçta on ribaunt aldı.
They called a timeout with two minutes remaining.
- Son iki dakika kala mola aldılar.
The coach designed a new play during the timeout.
- Antrenör, mola sırasında yeni bir oyun planladı.
She was fouled while taking a layup.
- O, turnike yaparken faul aldı.
The power forward scored a double-double.
- Güçlü forvet, çift haneli skor yaptı.
İngilizce Basketbol Terimleri Hakkında Sık Sorulan Sorular
İngilizce Basketbol zeminine verilen isim nedir?
Cevap: Basketbol zeminine İngilizce’de “Court” denir. Türkçe’de basketbol zemini kort şeklinde ifade edilir.
Basketbolda “PG” ne anlama geliyor?
Cevap: Basketbolda “PG”, “Point Guard” yani Oyun Kurucu anlamına gelir. Oyun kurucu, takımın ana top yöneticisi ve oyun kurucusudur.
“Slam dunk” ne demek, açıklayabilir misiniz?
Cevap: “Slam dunk”, bir oyuncunun zıplayarak topu güçlü bir şekilde çemberden geçirmesi anlamına gelir. Türkçede bu hareket “smaç” olarak bilinir.
Basketbol terimlerinde “rebound” ne anlama gelir?
Cevap: “Rebound”, bir oyuncunun rakibin veya takım arkadaşının kaçırdığı şut sonrası topu alması anlamına gelir. Türkçede “ribaund” olarak bilinir.
“Three-pointer” normal bir şuttan nasıl farklıdır?
Cevap: “Three-pointer” yani üçlük, üç sayı çizgisinin dışından atılan ve başarılı olduğunda üç puan kazandıran şuttur. Normal şutlar ise genellikle iki puan kazandırır.
Bir basketbol maçında “timeout” ne anlama gelir?
Cevap: “Timeout”, koçun takımıyla strateji belirlemek veya dinlenmek için oyunu geçici olarak durdurduğu mola anlamına gelir.
“Double-double” performansını nasıl tanımlarsınız?
Cevap: “Double-double”, bir oyuncunun bir maçta iki farklı istatistik kategorisinde (örneğin; sayı ve ribaunt) çift haneli sayılara ulaşmasıdır.
İngilizce Futbol Terimleri yazımızı da okumanızı öneriyoruz.