İngilizce Kelimeler A1 İngilizce Konuları

İngilizce İlk 100 Kelime (Top 100 Words in English)

ingilizce en çok kullanılan 100 kelime

İngilizce ilk 100 kelime içeren bu liste, İngilizceye yeni başlayanlar için bir referans olarak kullanılabilir. Daha az yaygın olan kelimelere geçmeden önce İngilizcede öğrenilmesi gereken ilk 100 kelime konusuna tam anlamıyla hakim olmalısınız. Çünkü bu kelimeler en çok karşılaşacağınız İngilizce kelimelerdir.

Bunun yanında bu listede yer alan İngilizce temel kelimeler ana dili İngilizce olan çocukların öğrendikleri ilk kelimelerden bazılarıdır. Ayrıca bu kelimelerin yalnızca Türkçe anlamlarını değil, nasıl telaffuz edileceğini de öğrenmelisiniz.

İngilizce İlk 100 Kelime Listesi

İngilizce kelimelerTürkçe ÇevirisiÖrnekler
LookBakmak, görünmekShe looks pretty. (Tatlı görünüyor.)
UpYukarı, üzerinde, yüksekThere were up to 100 guests at the wedding. (Düğünde 100’ün üzerinde misafir vardı.)
IBenI am a dentist. (Ben bir dişçiyim.)
GoodİyiGood work. (iyi iş.)
GetAlmak, edinmek, elde etmek, kazanmakGet some rest. (biraz dinlen.)
AboutHakkında, dair, üzereAbout to get crazy. (delirmek üzere)
Withİle, birlikteWith his family. (ailesi ile)
UsBizThey like us. (Onlar bizi sevdi.)
WhoKimWho is she? (O kim?)
BecauseÇünkü, dolayıShe couldn’t sleep because of the noise. (Gürültüden dolayı uyuyamadı.)
WhichHangi, hangisiWhich one is mine? (Benimki hangisi?)
Bytarafından, ileDavid went to Manchester by train. (David trenle Manchester’e gitti.)
InİçindeDo you live in Türkiye? (Türkiye’de mi yaşıyorsun?)
JustŞimdiHe just arrived. (O şimdi geldi.)
From-den, -dan, itibaren, beriTickets for the concert are on sale from Monday. (Konser biletleri pazartesiden itibaren satışta.)
TwoİkiWe have two eyes. (İki gözümüz var.)
YouSen, sizYou are the best. (Sen en iyisin.)
TheirOnlarınTheir car is red. (Onların arabası kırmızı.)
CouldYapabilmek (geçmiş zaman)He could speak several languages. (O birkaç dil konuşabiliyordu.)
OnlySadece, yalnızcaShe was the only person in the room. (Odadaki tek insandı.)
TimeZamanDo you need time? (Zaman ihtiyacın var mı?)
WeBizDo we know each other? (Birbirimizi tanıyor muyuz?)
Wellİyi, kaynak (su vb.), kuyuHe plays the piano very well. (O çok iyi piyano çalar.)
LikeSevmek, gibiI like playing football. (Futbol oynamayı severim.)
CanyapabilmekShe can help you. (O sana yardım edebilir.)
ToYön bildirme, neden belirtme veya duruma açıklık getirmekI am happy to be here. (Burada olmaktan mutluyum.)
SomeBirazI have some money. (Biraz param var.)
Wouldwill’in geçmiş zaman kipi (bir eylemin önceden yapılmak istenmesi) veya kibarca istemekWould you like some coffee? (Biraz kahve ister misin?)
If I was there, I would like to see you. (Orda olsaydım seni görmek isterdim.)
WayYolDo you have a good way to explain this? (Bunu açıklamanın iyi bir yolu var mı?)
UseKullanmak, kullanım, faydalanmakUse a pencil. (Kalem kullan.)
Heronun (kadınlar için kullanılıyor)She bought her own house. (Kendi evini satın aldı.)
NowŞimdi, şu anHe is playing now. (O şu an oynuyor.)
GoGitmek, çıkmak, hareket etmek, girmek, başlamakMaybe we should go home. (Belki de eve gitmeliyiz.)
Forİçin, yönünden, dairI have good food for you. (Senin için güzel yemeklerim var.)
PeopleİnsanlarPeople were watching them. (İnsanlar onları izliyordu.
AsOlarak, gibi, kadarHe cooked his own food as usual. (Her zamanki gibi kendi yemeğini yaptı.)
HaveSahip olmak, elinde tutmak, yapmak vb.I have a girlfriend. (Bir kız arkadaşım var.)
BeOlmak, var olmak, bulunmakShe will be waiting (Bekliyor olacak.)
OutÇıkış, dışarıdaShe wanted to go out. (Dışarı çıkmak istedi.)
ThenO zamanlar, o halde, öyleyseWell, that’s okay then. (İyi tamam ozaman.)
ItO (Cansız cisimler için kullanılır)It is raining. (Yağmur yağıyor.)
ThatŞu, bu (uzaktaki cisimler için kullanılır)That place is beautiful. (Şu yer güzel.)
Than-den, -e göre, nazaranI like cake better than pie. (Pastayı turtadan daha çok severim.)
NewYeniI bought a new phone. (Yeni bir telefon aldım.)
HowNasılHow was the film? (Film nasıldı?)
YearYılHappy new year. (Mutlu yıllar.)
NotDeğil, olumsuzluk eki vb.She is not a good person. (O bir canavar değil.), not like yours (seninki/sizinki gibi değil)
GiveVermek, getirmekCan you give a glass of water? (Bir bardak su verir misin?)
AllTümü, hepsiThat’s all. (Hepsi bu.)
MeBende, bana, benimJust give me a minute. (Sadece bana bir dakika ver.)
ComeGelmekI can come back. (Geri gelebilirim.)
TheseBunlarHow’s your mother doing these days? (Annen bu günlerde nasıl?)
OrYa da, veyaRight or wrong, the decision had been made. (Doğru ya da yanlış, karar verilmişti.)
KnowBilmek, öğrenmek, tanımakI know they don’t like me. (Beni sevmediklerini biliyorum.)
AfterSonraJulia called after him. (Ondan sonra Julia aradı.)
ThereOradaWe’ll be safe there. (Orada güvenli olacağız.)
WantİstemekI want a cake. (Kek istiyorum.)
WhatNeWhat are you doing? (Ne yapıyorsun?)
HeO (erkekler için kullanılır)He is a good man. (O iyi bir adam.)
OtherDiğer, başka, ötekiIn other words, it’s none of my business. (Başka bir deyişle, bu beni ilgilendirmez.)
OverFazla, üzerindeDon’t over do it! (Fazla yapma!)
HimOna, onuI gave him some orange juice. (Ona biraz portakal suyu verdim.)
NoHayır, yokYou have no respect for me? (Bana hiç saygın yok mu?)
SheO (kadınlar için kullanılıyor)She hesitated a moment. (Bir an tereddüt etti.)
AndVeShe met his gaze and smiled. (Bakışlarıyla karşılaştı ve gülümsedi.)
TheMalum anlamına gelir. (Malum araba, malum ev)The horse did not stir. (At kıpırdamadı.)
BackArka, geriI’ll be back. (Geri geleceğim.)
Of-li, -e yönelik, ilişkili, bağlantılıTake care of yourself. (Kendine iyi bak.)
WillGelecek zaman kipiI will be there (Orada olacağım.)
makeYapmak, etmekI love to make everybody happy. (Herkesi mutlu yapmayı seviyorum.)
ThisBuThis is our home. (Bu bizim evimiz.)
TheyOnlar (erkekler için)They’ve done everything they can. (Onlar yapabilecekleri her şeyi yaptılar.)
AtZaman ve mekan belirteciHe got a room at the hotel. (Otelde bir oda tuttu.)
ThinkDüşünmekI don’t think so. (Öyle düşünmüyorum.)
Mosten çokHe was our most famous president. (O bizim en ünlü başkanımızdı.)
AnyHiç(I can not give you any more.) Sana daha fazlasını veremem.
ABirShe is not a child. (O bir çocuk değil.)
TakeAlmak, fotoğraf çekmekSit down, and take your pen. (Otur ve kalemini al.)
OnÜzerinde, açmak vb.I’ll get supper on the table. (Akşam yemeğini masaya alacağım.)
WorkÇalışmak, işTime to get back to work. (İşe geri dönme zamanı.)
ButAmaIt is a beautiful day, but yesterday it was cold. (Güzel bir gün ama dün soğuktu.)
SaySöylemekI like the way you say thank you. (Teşekkür etme şeklini beğendim.)
WhenNe zamanWhen did this happen? (Bu ne zaman oldu?)
AnBir (sesli harfle başlayan kelimelerden önce kullanılır)He has been here about an hour. (Yaklaşık bir saattir burada.)
IfEğerIt’s all very well if you’re single. (Bekarsan her şey çok iyi.)
ThemOnlara, onlarıWhy not let them live? (Neden yaşamalarına izin vermiyorsun?
HisOnun (erkekler için)His voice was soft. (Onun sesi yumuşaktı.)
EvenBile, hattaEven Mama does not understand. (Annem bile anlamıyor.)
SeeGörmek, anlamakHe can’t see anything. (O hiçbir şey göremiyor.)
OneBir, tek, biriHe raised one eyebrow. (Tek kaşını kaldırdı.)
ItsOnunHe could hear its footsteps. (Onun ayak seslerini duyabiliyordu.)
Firstİlk, birinciIt was the first money that he had ever had. (Bu sahip olduğu ilk paraydı.)
DoYapmak, etmekI’ll do the best I can. (Elimden gelenin en iyisini yapacağım.)
OurBizimIt only ruined our farming! (Sadece çiftçiliğimizi mahvetti!)
SoBöylece, bu yüzden, bu nedenle, demek kiYou are so eloquent. (Çok güzel konuşuyorsun.)
DayGünEvery day there is much work to be done. (Her gün yapılacak çok iş var.)
AlsoAyrıcaI also keep a diary. (Ayrıca günlük tutarım.)
IntoİçineJonathan came into the room, fully dressed. (Jonathan tamamen giyinik şekilde odaya geldi.)
YourSenin, sizinYour debt is paid. (Borcunuz ödendi.)

Daha fazla kelime öğrenmek için ingilizce kelimeler sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir